Fadime Karakaya
Tarih: 15.03.2022 00:00
MUTLU OLMAK İÇİN MUTLU ET
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama… gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil… ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini…Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? Demiş üstat Nazım Hikmet…
Mutluluk paylaşıldıkça çoğalır. Bir gökkuşağı gibi insanlar birbirlerine karşı daha hoşgörülü, daha sevgi dolu ve saygı dolu, daha yapmacıksız ve dobra davranılsa da bu mutluluk tüm dünyaya yayılır. Mutluluğu paylaşmak ve o sevince, yaşananlara ortak olabilmek ne de kalıcı ve insancıl bir olaydır öyle… Örneğin başkalarını mutlu etmenin sizin ruh halinizi daha da zengin kıldığının mutlaka farkına varmışsınızdır. Ya da herhangi bir yerden geçerken, bir dizide veyahut izlediğiniz bir filmde ki mutluluklara ortak olabilmek o an inanıyorum ki hepimizde psikolojik bir rahatlama hissi uyandırmıştır. Başkalarının hayatında olumlu fark yaratanlar, sırf kendi zevklerinin peşinde koşanlardan daha mutlular ve hayatlarını daha anlamlı buluyorlar. Bu iyi hme hali, başkaları için iyi ve anlamlı işler yaptıktan sonra daha da kalıcı oluyor, gelişiyor.
İnsanlar mutluluğun bir şeyin sonunda olduğuna inanıyorlar. “Bir gün istediklerim yerine gelince, mutlu olacağım.” Hayatta böyle bir şey yok. Hayatta “bir gün” diye bir şeyde yok. “Bu gün” var. Nasıl mutlu olacaksınız bu gün? Bakın Joseph Goldstein hikayesinde ne de güzel anlatmış; “Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak, özgürleşmektir”
Joseph Goldstein’in hikayesinde anlattığı gibi mutluluğu dışarıdan alıp, içerde yaşamak var, ya da, içerde yaratıp dışarıda yaşamak var. Muhakkak ki mutlu ve sağlıklı olmanın değişik yöntemleri var ama yapılan araştırmalara göre Uzmanlar mutlu, sağlıklı olmanın ve mutlu etmenin ana temel olarak dört yolunu şöyle belirlemişler:
1. Zamanını ver
Çalışan insanın zamanı sınırlı olsa bile gönüllü işler yapmalıdır. Çünkü ruhsal tatmin dışında yeni dostlar kazanıyor ve ilişkiler geliştirilebiliyor. Asıl işine yarayacak yeni beceriler de kazanıyor.Bu doğrultuda yapılan araştırmaya göre gönüllülük depresyonu büyük ölçüde önlüyor ve ölüm riskini %22 oranında azaltıyor. Ama gönüllü hizmet için seçilen kurum ve yapılan iş içten benimsenmeli ve kişiye mutluluk vermeli. Angarya olarak görülmemeli.
2. Dikkatini ver
Çoğumuz iyi dinleyiciler olmadığımız gibi bunun pek farkında değilizdir. Oysa iyi iletişimin sırrı, iyi bir dinleyici olmaktır. Birini dikkatle dinlemek ona saygı duyduğumuzu gösterdiği gibi onunla ilişkimizin kalitesini de yükseltir. Aktif dinleme insanın odaklanmasına, diğer insanlar ve çevresiyle daha içten ilişki kurmasına yardım eder.
3. Şefkatini ver
Şefkatin psikolojik tanımı, diğer insanın içinde bulunduğu duygusal durumunu anlama yeteneğidir. Şefkati, empatiden ayıran insanın kendisini diğerinin yerine koyması değil, onun acılarını azaltmaya çalışmasıdır. Nörobilimci Jordan Grafman, beyin görüntüleme yöntemiyle hayır işleri için para verenlerin beyinlerindeki haz merkezlerinin, para alırken olduğu kadar aktif olduğunu bulmuş. Tabii birine şefkat duymak, maddi bir şey vermekten farklı ama insan ruhunda bıraktığı etki benziyor. Bu durum bir Budist hikâyesiyle anlatılır: Cennetteki ve cehennemdeki sofralar aynıymış. Her ikisi de uzun ve lezzetli yemekle doluymuş. Ama çatallar bir insanın kendi ağzına götüremeyeceği kadar uzunmuş. Sırf kendilerini düşünen cehennem sakinleri sofradan aç ve ümitsiz kalkarken cennettekiler uzun çatallarla karşındakini doyurarak neşeyle ve doyarak kalkarlarmış.
Özetle mutluluğun sırrı; herkesin aynı istek ve ihtiyaçları olduğunu bilmek ve bunların yardımlaşarak daha iyi karşılandığını anlamakta.
4. Paranı ver
Harvard’dan Michael Norton’un bulgularına göre başkaları için para harcayan kişi, aynı miktarı kendisi için harcadığından çok daha mutluluk duyuyor. Oysa araştırmanın başında paralarını kendileri için harcadıklarında daha fazla zevk alacaklarını sanıyorlar. Sonuç onları da şaşırtıyor. Yardım fonları gerçekten muhtaç insanların hayatlarında önemli değişiklikler yapıyor ve yardım veren ile alan arasında ciddi duygusal bağlar kuruluyor. Muhtaç olanlar ümit ve güven duydukça hayata tutunuyorlar ve bunu sağlayanlar da onlar kadar mutlu oluyorlar. Yardım ve sosyal destek işleri gelişmiş toplumlar çok daha dayanışmacı ve güven duygusu yüksek oluyorlar. Sonuç olarak Mutlu olmak için mutlu et. İyilik yap, gönüllü çalış. Sadece kendini düşünme. İyilik bulaşıcıdır çünkü kendini çoğaltır.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —