Gazeteciliğe başladığım yıllardı, Zonguldak İnanış Gazetesi'nde, bugün Ulusal medya dünyasında izleri bulunan muhteşem bir ekiple çalışıyordum, rüya gibi günlerdi.
Bir gün gazete patronum rahmetli Kemal Sönmez beni yanına çağırdı, "Sana önemli bir görev vereceğim, güzel fotoğraflar yakalayabilirsen Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan bir haber yapıp manşetten vereceğiz" dedi ve ne yapmam gerektiğini anlattı.
Birden içimi müthiş bir heyecan kapladı, derin bir nefes aldım ve "Bu işi bitireceğim, devletin malını yemek, halkın parasını kendi işi için kullanmak neymiş göstereceğiz onlara" dedim.
Ertesi gün sabahın erken saatlerinde TED Koleji'nin giriş kapısının karşısındaki kaldırımın kenarında bulunan ağacın arkasına mevzilendim, fotoğraf makinamın ayarını yaptım, netliği sağladım ve beklemeye başladım.
Ve siyah üzerine beyaz renk rakam yazan ilk resmi plakalı araç geldi, vali yardımcısının makam aracıydı, şoför iki çocuk indirdi, peşine yine AA plakalı bir de polis aracı geldi, peşine sağlık il müdürlüğü, tarım il müdürlüğü ve hatta deftardarlığın resmi aracı geldi, birer ikişer kızlı erkekli öğrenci kıyafetli çocukları indirdiler.
O yıllarda da şimdi olduğu gibi kamuda tasarruf tedbirleri vardı, ama kimse Yalova kaymakamını takmıyordu, devletin en üst düzey yöneticileri bile eşini, çocuklarını makam arabalarıyla gezdiriyordu, çarşıya, pazara bu resmi araçlarla gelip alışveriş yapıyorlardı.
Fotoğraf çekim işlemlerini başarıyla tamamladım, büroya geldim, filmler hemen banyoya alındı, yıkandı, kurutuldu, karta basıldı, ortaya çıkan sonuçlar harikaydı, sonra masama oturdum, daktilomun başına geçip tuşlara vurdum.
Vurdum vurmasına da, şöyle dikkat çeken bir başlık bulamıyordum, hemen müdürüme sordun, başlık ne olmalıydı, o sırada Kemal Sönmez geldi, "Başlık belli oğlum" dedi; Devletin Malı Deniz, Yemeyen Domuz.
Sonra ne mi oldu?
Salyangozun satılmadığı Müslüman mahallesinde domuz çiftliği kurmak serbest oldu, domuzun girmediği, katılmadığı gıda maddesi bulunmaz oldu, domuz bünyeye girince domuzluk da huy oldu.
Tutumlu olmak, birikim yapmak, mal kıymeti bilmek erdem olmaktan çıktı, Leyla'ya para basmak, havaya dolar saçmak, yastık altına el atmak adamlık oldu.
Baş neyse kuyruk oymuş, double, treple, fourfold az geldi, villada, köşkte, sarayda yaşamak moda oldu.
İtibara, makama, mevkiye pek düşkün olduk, itibardan tasarruf etmek ayıp oldu.
Yetmedi, kanun kural vatandaşa ayrı, yönetenlere ayrı uygulanır oldu.
Zaten maddi-manevi ayrıcalıklı olan milletin vekili trafik cezasından da muaf oldu.
Meclis'teki yeni düzenlemeye göre eski ve yeni 3 bin 600 vekil ömür boyu ihlal ettikleri trafik kuralları için ceza da ödemeyecekmiş.
Ne demişti Tevfik Fikret; “Yiyin efendiler yiyin, bu hân-ı iştihâ sizin, doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Yiyin o zaman, Devletin malı deniz.