Saat 04:17 bir insanın uykusunun en derin olduğu zaman, böylesine yıkıcı bir depremin, böyle bir saatte olması talihsizlik.
Depremi hissettiğiniz an şuursuzca yataktan fırlayıp ayağa kalkıp ne yapacağınızı bilemeden sallanan duvarları seyretmek o an ki şok etkisinden başka bir şey değil.
Depremde ne yapılacağını defalarca izlemiş, görmüş olsanızda ne yapacağını bilemez insan. O an diğer odada olan çocuğunuza ya da bir yakınınıza yetişmek güdüsü harekete geçiyor.
Çok katlı bir binada ayakta durmak hareket halindeyken binanın çökmesi demek, boş bir ped şişeye tepesinden bastırıp pres etmek gibi olsa gerek.
Tespit edilen ölümlere bakıyorsunuz koridorda ayakta ve hareket halinde olanlar, kurtulanlar ise bazalı bir yatağın yanına kıvrılıp zamanında müdahale edilerek çıkartılanlar.
Binalar yıkıldı insanlar göçük altında ve dışarda olanlar yardıma muhtaç.
Şu an suçlu aramanın hiçbir anlamı yok.
TEK YAPILMASI GEREKEN ŞEY OMUZ OMUZA HAREKET ETMEK...
Hastanede bir doktor arkadaşı arayarak durumları sordum.
Aldığım cevap içimi acıttı. Hastanede çok büyük yoğunluk olduğunu söyledi.
Ve Maalesef,
''Ortapedi kol bacak kesiyor, biz ise diyaliz yapıyoruz '' diyerek söze şöyle devam etti.
''Göçük altında uzun süre kalındığında ilk kaybedilen organ böbrek oluyor'' dedi.
Gerçekten büyük acı Allah Milletimizin yardımcısı olsun. Her geçen saniye büyük kayıp.
Halen gidilememiş hiç müdahale edilememiş binalar var.
Sürekli organizasyonun yetersiz kalındığından konuşuluyor. Gelen yardımların bir yerde yığıldığını bir başka yere hiç ulaşmadığını da görüyoruz. ''Doğrudur''
Şunu da dikkate almak gerekiyor; sadece ANTAKYA'da 7 bin bina yıkıldı deniyor.
Basit bir hesapla her binaya 30 kişilik bir kurtarma ekibi gitse toplamda 210 bin kişiye ihtiyaç var ve bununla da bitmiyor, ayrıca bu insanlara barınma, gıda ve sağlık desteği verecek insanlara da ihtiyaç var. Dahası bu insanlar aralıksız 24 saat çalışamaz dinlenirken ikinci bir ekibe de ihtiyaç olacak.
Güvenliği sağlayacak Asker ve Polis ihtiyacını da bu rakamın üstüne ilave etmeniz gerekir.
Yepyeni binalar yıkıldı.
Şunları sormadan edemiyor insan ; biz tedbirimizi almış mıydık. Bu binalara ruhsat verilirken denetlendi mi? Zemin analizi yapıldı mı? Deprem şartlarına uyuldu mu?
Bunlar doğru ve hakkaniyetli yapılsaydı bu kadar bina yıkılır mıydı?
O zaman enkaz altında bu kadar insan olur muydu?
Bu kadar yıkım yaşanmazdı elbette ve her il kendi yarasına ilk müdahaleyi yapacak güçte olurdu.
Biz ''Tedbirimizi alalım Allah'a tevekkül edelim''...