Amasya evden eve nakliyat Artvin evden eve nakliyat Aydın evden eve nakliyat Balıkesir evden eve nakliyat Batman evden eve nakliyat Bayburt evden eve nakliyat Bingöl evden eve nakliyat Bitlis evden eve nakliyat Burdur evden eve nakliyat Çanakkale evden eve nakliyat

Erdal Çil
Köşe Yazarı
Erdal Çil
 

BİRİLERİ VAR

Kim onlar, nerelerdeler, ne yer ne içerler aklımıza bile gelmez çoğu zaman. Çoğu zaman gözlerindeki ışıltıyı yakalar, samimiyeti, bize karşı muhabbetlerini görünce de biraz utanır, sıkılır ve beylik sözlerle hani açık kapar yara sararız ya… İşte öyle birileri onlar. Üsküp’teler, Kosova, Gümülcine, Travnik, Rodos, İslamköy, Saraybosna’dalar o birileri. Üstelik sadece bu saydığım yerlerin çok da ötelerinden, çok daha fazla beldelerinden ses verecek kadar da çoklar Bakmayın bizden ayrı durduklarına! Bizimle yaşar, bizimle yer, bizimle içer, bizimle görürler dünyayı. Bizimkileri bilmem ama onların yürekleri hep bizimle atar. Biz gülersek güler, biz üzülürsek hançer sokulur yüreklerine de gömülürler sessizliğe. İyi ki varlar, var olsunlar ilelebet! İnsanın yazması için birilerinin olması ne güzel. Ne güzel birileri için yazmak, birilerine atfen bir şeyler söylemek, birilerine dertlenmek. Onlar hep var aslında görenlere, bilenlere de… Bize bakmayın! O kadar gailemiz, angaryamız çok ki. O kadar uğraşıyorlar ki unutturmak için onları ve o kadar aciziz ki çoğu zaman… Muğla’da, Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde düzenlenen ve iki gün süren sempozyum vesilesiyle son olarak çınlattık kulaklarını. Selamlar gönderdik, selamlar aldık. Oturumlar sırasında sunulan bildirilerin haricinde aralarda da birileriyle konuşma, görüşme, halleşme imkânımız oldu.  Birbirinden değerli pek çok bildiriler sunuldu, hasbihaller edildi ama en önemlisi de bu kadar çok sözün üstüne artık az da olsa bunca konuşulanları icraata sokalım denmesiydi. Oralara giden herkesten alıyorduk mesajlarını, dileklerini. Son olarak Prof. Dr. Cemal Kurnaz aktarmıştı Ohri’den. “Maddi durumumuz iyi, hiçbir sıkıntımız yok. “Şu alçakgönüllülüğe bakın.”Biz burada Evlad-ı Fatihan olarak nöbet tutmaya devam ediyoruz. “Kurban olurum size” Sizin gönül desteğiniz yeterli. Türkiye'nin yanımızda olduğunu bilelim yeter. Eurovision'da Türkiye birinci olunca bizim başımız göğe değdi. Sabaha kadar Ohri'nin altını üstüne getirdik. Türk Futbol Milli takımı dünya üçüncüsü olduğunda da öyle! Türkiye güçlü olursa, mutlu olursa biz de mutlu oluyoruz. Yalnız bizim bazı hassasiyetlerimiz var. Buraya gelen devlet adamları, bürokratlar bunu bilsin isteriz. Onları yemeğe götürürüz. Ne içersiniz diye sorduğumuzda genellikle şarap cevabını alırız. Biz kimsenin içtiğine karışmayız ama şarap burada Hristiyanlığı temsil eder. En azından burada başka bir şey içsinler isteriz. Resmi programlarında bir sürü kilise ziyareti vardır. Programa sembolik de olsa bir tane cami, türbe koydursalar dünyalar bizim olur.” Bunları işitmesine işitmiştik, üzülmüştük de. Hele bir de buradan en üst düzeyde bir Cumhurbaşkanımızın, Sayın Ahmet Necdet Sezer’in bir ziyaret programı olmuştu ki halen unutamıyorlar ve halen de hatırladıkça buruluyor, başları öne düşüyordu. Sezer’in gezi programında tam dokuz kilise bulunduğu halde hiçbir Türk Eserine yer verilmemesinin sebebini ne anlamışlardı ne de unutmuşlardı. İşte o sempozyumdaki bildirilerde de kapanış konuşmalarında da bunun altı özenle çizildi ve hemen icraata dökülmesi istendi. On iki ay boyunca turizm amaçlı birçok gezi düzenlenmekte buralara. Buralarda Türk varlığını sürdürmek isteyen, Türk eserlerine gözü gibi bakmayı kendilerine en büyük vazife olarak gören bu birilerine artık düşüncelerimizi hayata geçirmeliyiz, tur programlarına mutlaka Türk Eserlerini, Türk Esnaflarını dâhil etmeli hatta Türk Müziğini de unutturmamalıyız dendi. Türk Devleti oradaydı. Notlar alındı, her kurum tüm konuşulanların gereğini yapmak üzere kolları sıvadı ve Rodos’un fethinin 500. Yılı münasebetiyle düzenlenen bu etkinlikte alınan kararların havada kalmaması için üzerlerine düşeni yapacaklarının müjdesini verdiler.  Oturumlar arasında gerek dernekleri aracılığıyla gerekse bu civarda çeşitli kurumlarda veya işlerde görev yapan çok sayıda yine gözleri ışıl ışıl, Türk deyince bakmaya doyamadığınız gözleri çakmak çakmak parıldayan simalarla karşılaştık, tanıştık. Oralardan hem gönül bağını hem de aidiyetini hiç koparmamış, düzenli olarak oralara gidip gelen insanların izlenimlerini dinledik. Sizin için devlet ne anlama geliyor bilemem ama onlar için bu salonlarda, bunca hürmetli, kıymetli insanların kendileri için iki günlüğüne de olsa bir araya gelmeleri, oraları konuşuyor olmalarının anlamı çok büyük. O heyecanı duyan, yaşayan, yaşatan genç akademisyenlerin varlıklarından haberdar olmamız da umut vesilesi. Yıllar öncesi haberdar olduğum 80’lik amcanın Gümülcine’de, “Halen öğrenmedin mi Yunan Dilini ve anlaşamıyor musun bunlarla” diye sorulduğunda “Bu kadar gecikeceğinizi bileydim, 60 yıldır öğrenirdim elbet” diyen dillerinin hürmetine sevdamız bitmesin. Biz, bizden habersiz olsak da bizi dört gözle bekleyen o birileri hatırına, gelin her şeyi devletten bekleme gibi son yılların kötü ve bir o kadar da kolaycı yaklaşımına son verelim ve fert fert üzerimize düşeni yapalım.  Emperyalizmin, küresel güçlerin bizi birbirimize düşürerek birilerinden koparmak isteyen oyunlarına karşı ne insanlığımızı, ne Türklüğümüzü unutturmalarına, bizi biz yapan bütün dinamiklerimizden koparmalarına fırsat vermeyelim.   Bize giydirilmek istenen gömlek deli gömleği! Biraz ideoloji, kuru laf ve sloganlarla içi boş şekilde şişirilerek yaldızlanmış. Kimler ölçü aldı, kimler ölçüp biçtiyse bu gömlek bu bedene uymuyor. Şairin dediği gibi, “dar geliyor, dar geliyor Gardaşım.” İşte o darlıktan sonra ferahladığımız tek coğrafya gönül coğrafyamız ve oranın her bir köşesinde halen anneler ninnilerini Türkçe söylerler, ticaretlerini Türk gibi yapar, hayatlarını nice bedel ödemek durumunda kalsalar da, insan oldukları bile unutturulmaya çalışılsa da Türk olarak sürdürürler. Bu sempozyum bize birileri için daha özenli ayakta olmamızı, birileri için daha iri, daha diri olmamızı hatırlattığı için müteşekkiriz. Öksüz bırakılsak da üşümedik. Koca salonda sayıca az olsak da yalnız kalmadık çok şükür. Nasıl dağlar ardında yüzleri bize dönük birilerinin varlığından haberdar isek burada da yürekleri onlar için atan birilerinin olması çok ama çok güzeldi. Ne mutlu ki birileri var!                                                                                                                     Erdal ÇİL                                                                                                          cerdal48@gmail.com
Ekleme Tarihi: 23 Ocak 2023 - Pazartesi

BİRİLERİ VAR

Kim onlar, nerelerdeler, ne yer ne içerler aklımıza bile gelmez çoğu zaman.

Çoğu zaman gözlerindeki ışıltıyı yakalar, samimiyeti, bize karşı muhabbetlerini görünce de biraz utanır, sıkılır ve beylik sözlerle hani açık kapar yara sararız ya…

İşte öyle birileri onlar.

Üsküp’teler, Kosova, Gümülcine, Travnik, Rodos, İslamköy, Saraybosna’dalar o birileri.

Üstelik sadece bu saydığım yerlerin çok da ötelerinden, çok daha fazla beldelerinden ses verecek kadar da çoklar

Bakmayın bizden ayrı durduklarına!

Bizimle yaşar, bizimle yer, bizimle içer, bizimle görürler dünyayı.

Bizimkileri bilmem ama onların yürekleri hep bizimle atar.

Biz gülersek güler, biz üzülürsek hançer sokulur yüreklerine de gömülürler sessizliğe.

İyi ki varlar, var olsunlar ilelebet!

İnsanın yazması için birilerinin olması ne güzel.

Ne güzel birileri için yazmak, birilerine atfen bir şeyler söylemek, birilerine dertlenmek.

Onlar hep var aslında görenlere, bilenlere de…

Bize bakmayın!

O kadar gailemiz, angaryamız çok ki. O kadar uğraşıyorlar ki unutturmak için onları ve o kadar aciziz ki çoğu zaman…

Muğla’da, Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde düzenlenen ve iki gün süren sempozyum vesilesiyle son olarak çınlattık kulaklarını. Selamlar gönderdik, selamlar aldık. Oturumlar sırasında sunulan bildirilerin haricinde aralarda da birileriyle konuşma, görüşme, halleşme imkânımız oldu. 

Birbirinden değerli pek çok bildiriler sunuldu, hasbihaller edildi ama en önemlisi de bu kadar çok sözün üstüne artık az da olsa bunca konuşulanları icraata sokalım denmesiydi.

Oralara giden herkesten alıyorduk mesajlarını, dileklerini. Son olarak Prof. Dr. Cemal Kurnaz aktarmıştı Ohri’den. “Maddi durumumuz iyi, hiçbir sıkıntımız yok. “Şu alçakgönüllülüğe bakın.”Biz burada Evlad-ı Fatihan olarak nöbet tutmaya devam ediyoruz. “Kurban olurum size” Sizin gönül desteğiniz yeterli. Türkiye'nin yanımızda olduğunu bilelim yeter.

Eurovision'da Türkiye birinci olunca bizim başımız göğe değdi. Sabaha kadar Ohri'nin altını üstüne getirdik. Türk Futbol Milli takımı dünya üçüncüsü olduğunda da öyle! Türkiye güçlü olursa, mutlu olursa biz de mutlu oluyoruz.

Yalnız bizim bazı hassasiyetlerimiz var. Buraya gelen devlet adamları, bürokratlar bunu bilsin isteriz. Onları yemeğe götürürüz. Ne içersiniz diye sorduğumuzda genellikle şarap cevabını alırız. Biz kimsenin içtiğine karışmayız ama şarap burada Hristiyanlığı temsil eder. En azından burada başka bir şey içsinler isteriz. Resmi programlarında bir sürü kilise ziyareti vardır. Programa sembolik de olsa bir tane cami, türbe koydursalar dünyalar bizim olur.”

Bunları işitmesine işitmiştik, üzülmüştük de. Hele bir de buradan en üst düzeyde bir Cumhurbaşkanımızın, Sayın Ahmet Necdet Sezer’in bir ziyaret programı olmuştu ki halen unutamıyorlar ve halen de hatırladıkça buruluyor, başları öne düşüyordu. Sezer’in gezi programında tam dokuz kilise bulunduğu halde hiçbir Türk Eserine yer verilmemesinin sebebini ne anlamışlardı ne de unutmuşlardı.

İşte o sempozyumdaki bildirilerde de kapanış konuşmalarında da bunun altı özenle çizildi ve hemen icraata dökülmesi istendi. On iki ay boyunca turizm amaçlı birçok gezi düzenlenmekte buralara. Buralarda Türk varlığını sürdürmek isteyen, Türk eserlerine gözü gibi bakmayı kendilerine en büyük vazife olarak gören bu birilerine artık düşüncelerimizi hayata geçirmeliyiz, tur programlarına mutlaka Türk Eserlerini, Türk Esnaflarını dâhil etmeli hatta Türk Müziğini de unutturmamalıyız dendi.

Türk Devleti oradaydı. Notlar alındı, her kurum tüm konuşulanların gereğini yapmak üzere kolları sıvadı ve Rodos’un fethinin 500. Yılı münasebetiyle düzenlenen bu etkinlikte alınan kararların havada kalmaması için üzerlerine düşeni yapacaklarının müjdesini verdiler. 

Oturumlar arasında gerek dernekleri aracılığıyla gerekse bu civarda çeşitli kurumlarda veya işlerde görev yapan çok sayıda yine gözleri ışıl ışıl, Türk deyince bakmaya doyamadığınız gözleri çakmak çakmak parıldayan simalarla karşılaştık, tanıştık. Oralardan hem gönül bağını hem de aidiyetini hiç koparmamış, düzenli olarak oralara gidip gelen insanların izlenimlerini dinledik.

Sizin için devlet ne anlama geliyor bilemem ama onlar için bu salonlarda, bunca hürmetli, kıymetli insanların kendileri için iki günlüğüne de olsa bir araya gelmeleri, oraları konuşuyor olmalarının anlamı çok büyük. O heyecanı duyan, yaşayan, yaşatan genç akademisyenlerin varlıklarından haberdar olmamız da umut vesilesi. Yıllar öncesi haberdar olduğum 80’lik amcanın Gümülcine’de, “Halen öğrenmedin mi Yunan Dilini ve anlaşamıyor musun bunlarla” diye sorulduğunda “Bu kadar gecikeceğinizi bileydim, 60 yıldır öğrenirdim elbet” diyen dillerinin hürmetine sevdamız bitmesin.

Biz, bizden habersiz olsak da bizi dört gözle bekleyen o birileri hatırına, gelin her şeyi devletten bekleme gibi son yılların kötü ve bir o kadar da kolaycı yaklaşımına son verelim ve fert fert üzerimize düşeni yapalım.  Emperyalizmin, küresel güçlerin bizi birbirimize düşürerek birilerinden koparmak isteyen oyunlarına karşı ne insanlığımızı, ne Türklüğümüzü unutturmalarına, bizi biz yapan bütün dinamiklerimizden koparmalarına fırsat vermeyelim.  

Bize giydirilmek istenen gömlek deli gömleği! Biraz ideoloji, kuru laf ve sloganlarla içi boş şekilde şişirilerek yaldızlanmış. Kimler ölçü aldı, kimler ölçüp biçtiyse bu gömlek bu bedene uymuyor. Şairin dediği gibi, “dar geliyor, dar geliyor Gardaşım.”

İşte o darlıktan sonra ferahladığımız tek coğrafya gönül coğrafyamız ve oranın her bir köşesinde halen anneler ninnilerini Türkçe söylerler, ticaretlerini Türk gibi yapar, hayatlarını nice bedel ödemek durumunda kalsalar da, insan oldukları bile unutturulmaya çalışılsa da Türk olarak sürdürürler.

Bu sempozyum bize birileri için daha özenli ayakta olmamızı, birileri için daha iri, daha diri olmamızı hatırlattığı için müteşekkiriz.

Öksüz bırakılsak da üşümedik. Koca salonda sayıca az olsak da yalnız kalmadık çok şükür.

Nasıl dağlar ardında yüzleri bize dönük birilerinin varlığından haberdar isek burada da yürekleri onlar için atan birilerinin olması çok ama çok güzeldi.

Ne mutlu ki birileri var!

                                                                                                                    Erdal ÇİL

                                                                                                         cerdal48@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 5n2khaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

escort Ankara Sex hikayeleri Seks hikayeleri Porno izle