Bundan beş asır önce sadece bu iki kelimelik haberi ilk biz duyursaydık, tıklanma rekorları kırar, sadece bu bölgede değil çevre illerde hatta komşu ülkelerde bile büyük sansasyona neden olurduk.
Haberi okuyanlar devamında muhteşem Süleyman’ın, dünyanın en güçlü ordusuyla sınır ötesi bir operasyonu bizzat yönetmek üzere geldiğini de öğrenerek heyecanlarının zirvesine çıkarlardı.
Evet; dünyanın tartışmasız en büyük devleti, ülkesinin bu bölgesinde bir süredir sınırlarının hemen berisindeki Rodos Adasında konuşlanan şövalyelerin saldırılarına uğruyor, mal ve can güvenlikleri tehdit ediliyordu. Üstelik bu saldırılar öyle yeni başlayan küçük çapta da olmuyor, şövalyeler bu yöredeki saldırılarıyla buradaki halkın çoluk çocuklarının canlarına kastettikleri gibi esir de alıp götürebiliyorlardı.
Tahta çıktığında 26 yaşındaydı. Padişahlığının ilk yılında Şam Beylerbeyi kendisini tanımamış, isyana kalkışmıştı. Gönderdiği birliklerle o isyanı bastırarak yeni beylerbeyi atamıştı.
İlk seferini ise tahta geçtikten bir yıl sonra Macaristan üzerine yapmış, orada birçok şehirle beraber Belgrad’ ı da fethederek Macaristan Krallığı’nın çöküşüne sebep olacak süreci başlatmıştı.
Rodos Seferi onun ikinci seferiydi.
Büyük Haçlı Seferleri sırasında kurulan Hastane Şövalyeleri isimli Tarikat, önce Haçlı seferleri sırasında yaralanan haçlı ordusuna tıbbi destek vermek amacıyla kurulmuş, önemli katkılar da sağlamıştır. Haçlı Seferlerinin bozguna uğramasından sonra Filistin’de kalmakta direnen bu şövalyeler son olarak da Türk hükümdar Baybars’ ın önünde büyük mağlubiyetler almışlar ve akabinde Filistin topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Ancak Filistin topraklarından uzak kalmamayı amaçlayan grup bu yenilginin ardından Rodos’u merkez olarak benimsemiş ve zamanla Haçlı dünyasının da himayelerinde önemli bir terör kampı haline gelmişti.
Madem atalarıyla beraber Nizam-ı Âlem Ülküsünü benimsemişlerdi, mademki sadece sınırlarımız içindeki değil bütün insanlığın önündeki nizamdan da sorumluydular o zaman hamle kaçınılmazdı Rodos’a.
Rodos şövalyelerinin baskın ve tacizlerinden en çok mağduriyet yaşayanların da başında Muğla civarında yaşayan halk ve tüccarlar gelmekteydi. Bu yüzden yöre halkı Sultan’ın bu sefer kararını sevinçle karşılamış, karşılama için coşkuyla hazırlıklara başlamışlardı.
Özellikle sefer güzergâhı boyunca ordunun ve atların yaz sıcağında susuzluk çekmemesi için bolca sarnıçlar yapılmaya başlanmıştı.
Kanuni’nin Muğla’da ilk uğrayıp konakladığı yer, bugün Yatağan ilçe sınırları içinde yer alan Bozüyük Beldesidir. 22 Temmuz 1522 yılında gerçekleşen bu ziyaret esnasında yöre halkı sultanı büyük bir coşkuyla karşılamış, bolca hediyeler takdim etmiş, yakın görüşme imkânı bulmuştur. Gördüğü yoğun ilgiden memnun kalan Kanuni de pazarı olmayan beldeye çarşı ve bolca dükkân kurulması yanında bir de cami yapılması talimatı vermiştir.
Ertesi günü Menteşe merkeze ulaşan Kanuni, ordusunu da Karabağ sahrasında konaklatmıştır. Üç gün kaldığı Menteşe’de Divan-ı Hümayun’ u da toplayan sultan, fetih için son hazırlıklarını da bu vesileyle gözden geçirme fırsatı bulmuştur.
Üçüncü gün sonunda 25 Temmuz 1522’ de, Ramazan Ayının ilk günü Cuma namazını Menteşe’de kıldıktan sonra Gökova’ ya doğru hareket eden ordu, o zamanki adı Kargasekmez olan Sakar Geçidinde oldukça zorlanmıştı.
26 Temmuz 1522’de Marmaris’e ulaşan Kanuni otağını kale önünde sahile kurdurmuş ancak aşırı sıcaklar sebebiyle kale ve sahile nazır bir yükseklikte olan Pilav Tepe’de de gölgelik hazırlatılmıştır. Rodos seferi öncesi son olarak da Marmaris’ de yaşayan Horasan erlerinden Yakup Baba’ yı da ziyaret eden Kanuni, onun da duasını alarak Ramazan Ayının 4. Günü, 28 Temmuz 1522’ de görkemli bir törenle Rodos seferine çıkar.
Aylarca süren kuşatma sonrası Rodos Adası 21 Aralık 1522‘de şövalyelerden teslim alınır.
Rodos’un alınmasından sonra Osmanlı Devleti artık sınır güvenliğini daha bir sağlamlaştırmış, Mısır ve Filistin’i daha iyi kontrol edebilir duruma gelmiştir.
Bütün bu önemli olayların bu yıl tam 500. Yıldönümü.
Başta Muğla Valiliği olmak üzere belediyeler, şehrin tek üniversitesi, İl Kültür Turizm Müdürlüğü gibi kurumların böylesi tarihi bir yıldönümünü ne şekilde anacakları ise şimdiden merak konusu.
Aslında konuyla ilgili Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim üyelerinin öncülük ettiği ve çevre üniversiteler ve çeşitli kurumların da destek verdiği Kanuni Yolu isimli güzel bir proje çalışması da var ancak proje son günlerde garip bir şekilde mahzun bırakılmış durumda.
İçişleri Bakanlığınca kamuya dönük projeler arasında toplam 5 kategoride (Sosyo Ekonomi, Kültür, Güvenlik ve Asayiş, Kamu Hizmetlerini Geliştirme, Vatandaşa Hizmet) değerlendirmeye alınan 1.102 proje arasında sergilenmeye değer görülerek, ödüle aday 100, kültür kategorisinde ise ilk on projeden birisi seçilen Kanuni Yolu Projesinde çeşitli üniversitelerden bilim insanları var. Projenin başında da Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan ÇEVİK var.
Projenin ilk aşaması Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) dan alınan destek ile tamamlanmış ve ilk etapta kanuni yolunun güzergâhı, tabelaların dikilmesi, broşür basılması ve minyatürlerin çizimi tamamlanmış.
Projenin ikinci aşamasında kitap basımı ve 3 bölümlük belgesel çekimi de yer alırken, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferinde otağını kurduğu Yatağan Bozüyük Beldesinde portatif otağı için Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü maalesef yeni bir proje hazırlayamamıştır. Proje kapsamsında ayrıca Sakar rampasında Gökova Körfezi’ne bakan büyük bir Kanuni Sultan Süleyman heykeli yapımı da bulunuyordu. Bozüyük Mahallesinde Rodos seferi esnasında yaptırılan camii, han ve köprülerin restorasyon çalışmaları tamamlanmıştı.
Projenin üçüncü etabında ise Rodos ayağı yer alıyordu.
Projenin kitap basımı ve belgesel çekimlerinin henüz yapılmamış olması, dolayısıyla böylesi önemli bir projenin yarım ve mahzun bırakılmasının sorumluluğu kime aittir bilemiyorum. Umuyorum yaşadığımız coğrafyanın kültürel mirasından sorumluluk duyan yetkililerimiz de en az bizim kadar konuya odaklanıyor ve kafa yoruyorlardır da böylesi tamamlanmasına ramak kalmış bu önemli çalışma yarım bırakılmamış olur.
Basmayı düşündükleri kitabın adını: “Muhteşem Süleyman Muğla’da” diye tasarladıklarını söyleyen proje yürütücüsü Prof. Dr. Adnan ÇEVİK, Muğla Valiliği’nin de bilgisi dâhilinde proje ekibi olarak bütün hazırlıkları tamamladıklarını, hazırlanan kitabın her kesimin rahatlıkla anlayabileceği bir dilde hazırlandığını, ilk kez yayınlanacak minyatürlerin ve değişik birçok zengin görselin kitapta yer aldığını belirtiyor. Yarım kalan çalışmaları için yetkililerden haber beklediklerini de ifade eden Adnan ÇEVİK, tabiatıyla, kültürel zenginliğiyle, tarihiyle muhteşem olan Muğla’nın, Muhteşem Süleyman ile buluşmasının da muhteşem olacağı inancında.
Böylesine güzel ve heyecan uyandıran başlıklı bir kitabı, inşallah yetkililer bu proje kapsamında biz tarih severlerle buluştururlar umuyorum.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi M. Kemal’in dediği gibi, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir.” Projede görev alan bilim insanları; tarihçisinden arkeoloğuna, sanat tarihçisinden biyoloğuna, edebiyatçısından harita mühendisine kadar böylesi mühim bir projeye onca emek verip böylesi kapsamlı bir eser hazırlamışlarsa da zaman artık gaflet zamanı değil, üzerimize düşeni yapma zamanıdır.
Ekonomiden siyasete yoğun gündemimiz var ancak devletlerin büyüklüğü bu buhranlı zamanlarda dahi tarihlerine, kültür miraslarına gösterdikleri özen ve ihtimamla ölçülüyor. Biz kökü mazide olan atiyiz ve bizim devlet anlayışımızın temelinde de devlet-i ebed müddet var diyorsak bunun gereğini yaparak vicdanlarımızı rahatlatabiliriz.
Muhteşem Süleyman ile muhteşem Muğla’nın buluşmasının muhteşem olacağına hiç şüphe etmiyorum.
Umarım 22 Temmuz tarihi fark edilir ve tarihimiz için, yöre için bu kadar anlamlı olan bu tarih, şanına yaraşır şekilde ihya edilir.
Erdal ÇİL
cerdal48@gmail.com