1952'den beri NATO'nun en önemli müttefiklerinden biri olan Türkiye maalesef birçok daimi NATO üyesi tarafında yalnız bırakılmıştır. En net örneği 40 yıldır Türkiye’de 40 bine yakın vatandaşımızın ölümüne sebep olan, ayrıca sosyolojik, ekonomik ve psikolojik birçok kayıplara sebep olmuş bebek katili PKK terör örgütüne karşı duruşları ortadadır. Özellikle Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan PKK-YPG-PYD terör örgütlerini himaye eden, eğitim veren, koruyan kollayan lojistik destek sağlayan, fonlayan, silah yardımı yapan başta küresel sermaye olmak üzere ABD-AB Devletleri bu terör örgütlerinin adeta müttefikleri haline gelmiştir. Sözde müttefikler; FETÖ ve PKK terör örgütlerinin yurt dışına kaçmış tepe yöneticilerine kucak açan, firari teröristlerin ikametgâhı haline gelen, FETÖ ve PKK derneklerine her türlü destekte bulunan, iadesi istenen başta FETÖ terör örgütü mensubu ve PKK’lı teröristlerin iade başvurularını görmezden gelen, kulak asmayan adeta üç maymunu oynamaya devam etmekteler. Son dönemde NATO’ya ( Kuzey Atlantik Antlaşması 1949) İSVEÇ ve FİNLANDİYA’NIN üye olması gündeme geldi. TÜRKİYE kati bir şekilde İSVEÇ ve FİNLANDİYA’NIN üyeliğini veto etmiştir. Terör örgütlerine destek veren, PKK ve FETÖ terör örgütlerine adeta ev sahipliği yapan, PKK/YPG terör örgütüne verdikleri silahlarla özellikle İsveç yapımı tanksavar, roketatar gibi ağır silahların ateşlenmesiyle askerlerimizin şehit olmasına neden olan, sınır güvenliğimizi tehlike altına atan bu ülkelerin NATO’ya üye olması asla kabul edilemez. Rusya korkusu ile NATO’ya üye olmak isteyen devletlerin ve NATO üyesi devletlerin öncelikle destek verdikleri terör örgütleri ile ilişkilerini derhal kesmeleri, bu terör örgütlerine yardım ve yataklığı bitirmeleri elzemdir aksi düşünülemez. Türkiye bu tarihi fırsatı çok iyi yürütmeli. Bir güven arayışı içindeyken boş vaatlere kulak asmadan bir oldubittiye asla müsaade etmemelidir. TÜRKİYE teröre destek veren bu devletlere net bir dille tavrını göstermiştir. Türkiye’nin vetosu ile şaşkına dönen bu devletler bir yandan Türkiye’yi ikna için heyetler gönderirken, bir yandan lobicilik faaliyetleri ile Türkiye’ye geri adım attırma hesapları yapmaktadırlar. Yunanistan Başbakanı Miçotakis 17 Mayıs 2022 günü Amerikan Kongresinde 45 dakikalık bir konuşma yaptı ve Türkiye’ye verilecek olan F16 Lara karşı olduklarını ve Kıbrıs’ta iki ayrı devleti hiç bir zaman kabul etmeyeceklerini ve tek devletli biz çözümden bahsederek Amerikan Kongresinde dakikalarca alkışlandı. ABD’nin bir eyaleti ve uçak gemisi haline gelen Yunanistan’ı kışkırtarak dikkatleri Kıbrıs sorununa çekmek niyetindeler. Güney Kıbrıs Rum kesiminde provokasyonlara ve ayaklanmalara dikkat edilmesi gereken bir sürecin içine doğru giriyoruz. Türkiye’nin Jeopolitik konumu üzerine topyekûn bir saldırı süreci başlamıştır. Ayrıca eş zamanlı olarak içeride ki siyasi terörizme ve teröre destek veren bu ülkelerin maşalarına ve iç işgalcilere karşı önlem alınması provokatif faaliyetlerinin önüne geçilmesi şarttır. Türkiye’nin güvenliği terör örgütlerinin konuşlandığı Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden geçer. Çetin bir beka mücadelesinin içine girmiş durumdayız çok hassas günlerden geçiyoruz özellikle son günlerde mülteciler konusu Türk halkının en rahatsız olduğu ve provokasyona en müsait konudur. Türk halkı mülteci sorunu üzerinden galeyana getirilip sinir uçları ile oynanmaktadır. Türkiye bedeli ne olursa olsun hiç vakit kaybetmeden bölgedeki terör örgütlerinin temizlenmesine yönelik askeri operasyonu başlatmak zorundadır. 2019 yılında bölgeye yönelik başlatılan Barış Pınarı Operasyonu çok daha geniş kapsamlı şekilde özellikle; (Resulayn-Tel Abyad-Ayn el Arab-Menbic-Tel Rıf’at-Ayn İsa- Kamışlı ve Kamışlının Irak sınırına doğru uzanan Amude- Derbesiye) bölgeleri bir tek terörist kalmayacak şekilde temizlenmeli, Halep Kırsalına ayrı bir önem verilmelidir. Ülkemize sığınan 3,5 Milyon Suriyeli göçmenin hemen hemen yarısı Halep bölgesinden gelmiştir. Bu yerleşim yerlerinde tamamen güvenli bölge oluşturulmalı, ilk başta 2.5 milyon Suriyeli göçmenin terörden arındırılmış bölgelere yerleşmeleri sağlanmalıdır. Öte yandan Rusya’nın Ukrayna savaşından dolayı Suriye’de konuşlu Haseke- İdlip- Lazkiye-Menbic- Tel Rıfat- Ayn el Arab ve Halep kırsalından çektiği askeri birliklerinin yerine İran ve ABD’nin konuşlanmasına asla müsaade edilmemelidir. PKK terör örgütünün kökünü kazımak için kararlı bir şekilde Irak’ın kuzeyinde başlatılan Pençe Kilit Operasyonu, Metina-Zap-Avaşin-Basyan-Haftanin-Gara ve Kandil-Sincar dağlık ve kırsal bölgeleri yaklaşık 11 bin dağ kadrosu bulunan teröristlerden tamamen temizlenene kadar devam edilmeli ve terör örgütünün sözde liderleri başta Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan adlı teröristler etkisiz hale getirilmelidir. PKK’ya ait her türlü lojistik ağı dağıtılmalı, PKK’nın geçim kaynağı olan uyuşturucu ve silah ticaretinin yolları kesilmeli en önemlisi PKK’nın yaratmış olduğu ve her fırsatta arkasına sığındığı Kürt sorununun PKK’nın siyasi ve ideolojik bir sömürü aracı olarak kullanmasının önüne geçilmelidir. Ve bu asla unutulmamalıdır: Türkiye bu terör belasından çok çekmiş, binlerce ailenin ocakları sönmüş gencecik evlatlarımız toprağa verilmiştir. PKK ile mücadele kapsamında son 40 yılda 3 trilyon dolar Türkiye’nin kaybı olmuştur. Türkiye bölgede yalnızdır, müttefikleri en büyük düşmanları ve terörizm finansmanıdır. Türkiye bu oyunu görmüştür ve bu oyunu bozmaktan başka çaresi yoktur.
Dr. İmbat MUĞLU